Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde,
Senden ayığız bu sarhoş halimizle,
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı,
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?
-Ömer Hayyam
Bir ferman ki aman ne ferman, almış başını gidiyor, önünü alamaz olduk bu fermanların, sürekli bi üstten gelen baskı sürekli itaat ettirme düşüncesi.
Basit bir örnek, son Osmanlıca gündemi ile ilgili, Osmanlıca zorunlu ders oldu, Tayyip seve seve ögreneceksiniz dedi.
Ne demek bu? Başka seçenek bırakmıyorum size, eğitim şurasına 3-5 kendi elemanımı koydum, böceğin bokla oynadığı gibi oynuyoruz eğitim sistemiyle demek, tabi bu Türkçe meali, kısa bir zamanda hepimiz 'seve seve' öğrenip, Osmanlıca'sını da yazarız...
Bu Osmanlıca konusunda savundukları ana unsura gelelim mi, neymiş efendim insanlar dedesinin mezarında ne yazıyor diye okuyamıyormuş, haa öyle mi oldu, yahu sorarlar mezar taşı okumak ömrü kısaltır uğursuzluk getirir diyen yine siz ve sizin zihniyetiniz değil miydi? Yook, ne münasebet!
Sonra çıkıyor bi sabah, diyor ki benim polisim insan mı öldürdü? Cumhurbaşkanımız Allah'ı var zeki yahu, unutmuş olamaz bu kadar kısa sürede ALİ İSMAİL KORKMAZ'I, ABDULLAH CÖMERT'İ, ETHEM SARISÜLÜK'Ü, BERKİN ELVAN'I o yüzden ben burdan şunu çıkartıyorum, Gezi direnişinde ölen canlara, kardeşlerimize, abilerimize 'insan' gözüyle bakmıyor, bu yüzden biz de ona bu gözle bakmıyoruz... Alan da memnun değil veren de, neyse.
Ve es geçmeden, bir sanat düşmanlığı almış başını gidiyor, telif hakları çıkıyor ortaya, ödenekler kesiliyor, sanat kurumlarına ayrılan para başka kurumlara aktarılıyor, bir kaç kendini bilmez göt kılı sanatçı ilan ediliyor, onuruyla sanatıyla direnen insanlar yine 'insan' sayılmıyor.
Özel tiyatrolara holdinglerden daha fazla vergi bağlanıyor, 1000 kişilik nüfusu olan yere 15. Cami yapılıyor şahane karşılanıyor da tek bir sahnesi olmayan on binlerce kişinin yaşadığı yerlere ufak bir sahne yapmak için milyarlarca vergi isteniyor.
Olsun, olsun buna da katlanıyoruz, katlananlar yok değil, hem zaten sahneler değildir, ışıklar değildir, pahalı ses cihazları, gösterişli dekorlar değildir esas olan, oynayan ve izleyen insan vardır ve bu da kafidir üretici tiyatroya, tiyatrocuya.
Brecht ne güzel söylemiş;
Yani biz hep dışarıda mı kalalım?
Titreyelim mi soğuktan içeri buyur edilmedik diye?
Bekleyelim mi hep, nasılsa büyüklerimiz daha iyi düşünür diye?
Bizce en iyisi, kalkmak, yeter artık demektir!
Vazgeçmemek için kırıntısından bile yaşamanın
Karşı çıkmaktır var gücümüzle acıyı doğuranlara
Yaşanır hale getirmektir dünyayı tüm insanlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder