4 Ağustos 2013 Pazar

3 lira için dayak yenir mi? İstanbul olayları vol.1

Yine komikli bir hikayeyle burdayım.

Geçtiğimiz futbol sezonu, bir Fenerbahçeli olarak Fenerbahçe-Benfica yarı final maçına fanatik Fenerbahçeli arkadaşım Alper ile gitme kararı almıştık. Vakit yaklaştı biz biletlerimizi falan ayarladık, ben maçtan iki gün önce İstanbul'a gittim, Alper'de maç günü gelecekti. O sıralarda Semih'te ailesiyle İstanbul'daydı. Atladı o da geldi, ki gelişinde yaşanan olayları anlatsam bu yazı 3 katı uzar, unutturmayın, başka bir yazıda onu anlatırım.

Devam ediyorum.

Maç günündeyiz. Kadıköy sokaklarında geziyoruz maç saatini bekliyoruz, bu sırada Semih Alper ve benim bir ortak noktamız, üçümüzde tiyatroyla bir şekilde uğraşmışız, uğraşıyoruz falan. Ben Kadıköy'de Müjdat Gezen Sanat Merkezi olduğunu biliyorum, dedim gidip orayı gezelim bakalım, olur dediler kalktık gittik.

Kapıdan girdik abi, müze gibi bir şey gördük bakıyoruz falan, üst kattan bir kaç ses geldi, ses "aşağıda birileri var, geziyorlar" diyordu. Allah Allah. Zaten onu duyunca bi suçluluk psikolojisine girdik, hadi oğlum gidelim kovulmadan falan derken birimiz buranın sahnesi nerede acaba ya? diye bir soru attı ortaya, bak sen. Oğlum ne kafa kurcalıyorsun, merak uyandırıp aklımıza giriyorsun, biz de deliyiz ya, kalktık uyduk anında, sahneyi bulmaya çalıştık, merdivenlerden bir yere aşağı doğru indik, baya karanlık bir ortam, aha bi baktık sahne girişi yazıyor, Alper sessiz sessiz içeri doğru girerken yukarıdan gelen sesi abartısız aynen aktarıyorum, hızlı bir şekilde, kızarcasına bir tonda "gençler gençler sahneye girmeyin kameradan izliyorum sizi çıkın ordan" yahu adam bunu öyle bir tonda söyledi ki, sahneye bomba düzeneği kurup çıkacak olsak bu kadar korkmazdık, koşarak kaçtık mekandan, ama nasıl kaçtık sanki Müjdat Gezen'i protesto eden 3 genç sahneye girip eylem yapacaktı lan. Neyse.

Derken maç saati gelmişti, artık stada doğru gidiyorduk. Aha asıl olay burada başlıyor işte.

İnsanların eline bir şey tutuşturup zorla satmaya çalışanları bilirsiniz, bildiniz.

Onlardan biri, bileklik satıyor. Tutuşturdu elime bilekliği alda al , illa al. Yok dedim abicim almayacağım, bozuk param yok falan diye bahane atarken adam tamam bozarız ver 5 lira al şu 3 lirayı dedi ve elime 3 lira tutuşturdu, o sırada yandaki arabalardan biri trafikten dolayı durur haldeydi, camını açıp bizim satıcı elamana seslendi , eliyle gel buraya dedi, eleman benim elimdeki satacağı bilekliği alıp arabaya koştu, istekli bir müşteri çıktı sanıyordu, buyur abi 2 lira falan demesine kalmadı, adam "sen niye çocuklara zorla bir şeyler satmaya çalışıyorsun lan" diye bağırdı, aha dedim tamam yırttık, şöför bize eliyle gidin gidin diye işaret yapıyordu, avcuma baktım, satıcının koyduğu 3 lira duruyor, Alper'e baktım, Semih'e baktım.... Lan bi onlar mı uyanık dedik, haydi topuk.

Hızlıca yürüyerek uzaklaşmaya başladık, baya adam bize bir şey satmaya çalışıp 2 lira kar edecekken, biz 3 lira kar etmiştik ve maça girmek için yürüyorduk. Allahım nasıl gülüyoruz varya 3 lira değil 30000 TL almıştım sanki adamdan, demediğimizi bırakmadık adama, "hahahaahahaha gerizekalı ya bak 3 lirasını kaptık hahahaha mal ya hahahahaha" 3 lira lan alt tarafı.
Ama beleş sirke baldan tatlıdır ya işte, adam benden para alacakken ondan para almam fena mutlu etmişti bizi.

Lakin o korku dolu ana kadar...

Ben o parayla çoktan döner yemiş maça girmeye hazırlanırken, esmer, kirli sakallı 3 numara saçı olan iri yarı bi herif Semih'i kolundan tuttu, "siz ne arıyorsunuz lan burada, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz" dedi.

Yuh.

Adam 3 lira için 10 dakika peşimizden gelip bizi takip mi etmişti amk?
Baya Semih ve Alper'e baktığımda onlarında öyle sandığını anladım, fena korkmuştuk bir şey diyemedik. 3 lira için sopa yiyecek olmak çok kötüydü onu düşündüm sadece.
Semih içine çok sessiz bir şekilde "bir şey aramıyoruz abi" dedi, her an "abi vallahi 3 lirayı o aldı hemde onunla döner yedi benim bir suçum yok" diyebilecek bir şekilde bakıyordu.
Ardından adam "siz Eskişehir'li tiyatrocu değil misiniz" diye devam etti, e yuh yani, iyice tırsmıştık, bileklikle bir alakası yoksa bile adam bizi tanıyordu ve gayet dövecek gibi konuşuyordu.

E-evet abi falan derken adam yumuşadı güldü falan meğer şaka yapıyormuş amk. Lan öyle şaka mı olur. Altımıza sıçıyorduk, bi arkadaşımızın abisiymiş, Eskişehir'de bizim oyunlardan birini izlemiş oradan tanımış. Gerçi önceki olaydan haberi yok tabi, bilmiyor ki böyle bi ekşın yaşamışız 3 lira için kaçmışız falan, adam da bize bi şaka yapmak istemiş... He çok güldük. Bak yine sinirlendim...

Neyse. Bu İstanbul olaylarına vol 2'de devam ederim. Şimdilik yeter.

Öperler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder